Mayıs 31, 2010

yapay düşler,düşüşler,düşünceler

Sana demiştim
gitme demiştim
bak şimdi?
kimsesiz,sebepsiz
düşündüğün en sıradan kelimeyle
oturuyorum.
Düşler var,
çay içiyorlar
kahve de olabilir.
Ağzına koyduğum sigara,
hükümsüz artık.
Beğendin mi yaptığını?
Haz vermiyor
dönmezlerin.
Ağız dolusu sövmek istiyorum,
sana değil
bana değil
düşlerime.
Bak giydirdin,gittin.
Bıraksaydın çıplak kalsaydım,
namahremi siktir et.
Yakınlaştıkça,
uzak.
Yoksa gelirdim,
varsa.
Beğendin mi yaptığını,
kova dolusu su
biraz tuzlu.
Sana demiştim
gitme diye.
Beğendin mi yaptığını,
bir de buton koy.
Gece gündüz indir
giydirdiğin
dediğin şalterlere?
Her şimşek,
mavi.
Sana demiştim,
yaptığını beğendin mi?

Mayıs 27, 2010

eviştir,çeviştir

Ten rengi
sen rengi
boş bir ev
müstakil
labmanın çevresinde
bile,
gezinemeyen bir tür
bir tür
sen,
sinek ben.
Uçtukça kırılan
sor,
niye?
Her lambada
aynı sinek,
aynı sen,
aynı turuncu.
Küçükken çizdiğim,
çöp adamların tenleri
de turuncu,
sonra sonra keşfettim
ten rengini
sen rengini.
Bugün erken gündüz,
devriye geziyo
yarın ki geceler.
Zaman kırıldı,
TAK TUK!
Önemli değil rengin,
herkes sever siyahı.
Seni seven herkes severse,
sen rengini
bana boyayalım?
Saplantılı huylarım olmasada
mütemadiyen kıskanırım.
Bugün erken,
yarın geç,
mütemadiyen ortalığız.
Başımla yastık,
seni düşündüm.
Bak ne diyeceğim sana,
sana şiirler yazarım ben tavan alengirli gecelerde.
Sabah sana söylemek için kalktığımda,
bak ne diyeceğim.
Dehlizlere sığınak,
o bana geliyor!
Durdurma,ben yolladım bileti.
Buruşmuş gazete kağıtlarından birleştirip,
seni değil,
harfleri.
İşte dün gece,
işte dün sabah,
işte dün ikindi de olabilir.
İler ki sokakta güneş batıyordu işte,
orda cumartesi burda salıydı.
Olsun yakındı.
İsmini yazdım kaldırım altlarına,
sonra çimento ve cam ardı dolunay yansımaları.
Yadsımaları,
yanılmaları.
Sen ordasın ama ben sadece,
sadece çift yansımanla çaprazım.
Peki şimdi söyle,
sana dersem merhaba,
sadece seni seviyorum,
o kadar.
Küçük o kadar,
belki sümbül kadar.
Asıl yazmak istediğimden saptığım kadar,
sapkınlık kadar.
İşte hepsi bu kadar.

Mayıs 20, 2010

çok duygusal

bişi

Kurtarın yeryüzünü bu salgıdan!
Ne korku ne dehşet!
2 kadın 1 erkek
Yeşile benzer,
ama sen gri seversin
Hazır keklerle geldim
01:51
Herşey bitmek üzre
Çatışma ne anlatıyor?
Savunmasız hava saldırıları
Denize dökülenler var
Kağıttan yaşanmışlıklar
gene aynı şarkı
gene aynı sen
gene aynı senden
Eve varır varmaz,
hemen.
Bırak,
demogojik vaatleri
sarı biberler kadar pembe satılır pazarda
pazar günleri tamda
pazartesi pazarında
pazarlık konusu haline getirilen şehirlerden,
her birinde bir geçmiş-siz.
1 saat mutluluk
son 45 dakikası yabancılaştı
2 dakikası başına buyruk
tahmin edemediğim kadarı uyuşmuş
uyumuş!
Oluşu engelleyemedim,oldu kendiliğinden
çok sonra seni gördüm
aslında görmemeye çalıştım
sonra cümlelere taşınamayacak,
içsel boyutlar
ucuna iliştirdiğim,
gülünç kavramlar
her şey mümkündü,
her şey bocalayıp duruyordu
hareketsiz
öylece,duruyordu
nedensiz
baharın faturası ağır
açıyor mazoşizmin gülleri
ve
ben
senden kaçmak için
ağaç gölgesi arıyorum!
kanıma gireceksen
güneş kamaştırıyor gözlerimi
eğer seste uyuyamıyorsan,
kapının önündeyim.

Mayıs 14, 2010

Yetmez

Bak,
ben tabelalardan çıkan gün batımlarındayım
Kalın gövdeli ucuz yapraklı gündüzler
Pencereden görünen çıkışlar
Bata,çıka afalladı
Sönen sigarayı ağız yordamıyla,çakmaksız
Sadece sahil
iki de bir
dörtte sekiz zaman yok!
zaman,ıslaklar kuruyana kadar
Bak!
Gene yaz dönmüş minimal evime
Tahta tavan beton fayans,
üç duvar var bir de dolap
Boydan yere perdesiz camlar
iki göz uzanır yola.
Aşşağı 'düşürülen' soluğun.
Kaldırım kenarından süzülen tuzlu şaraplar,
seni bu gece en çoğundan görmem lazım!
Gündüzler hüzün,
varsın düzsün en azından dört diş sarımsak kadar ezilir.
Ziyansız kırıntılar,
gök delenler ekmişler içlerime.
Uçarda görmez yıldızları,en üst katında bir bildiri var
Sana anlatamadıklarımı yazımlayan,yayınlanmayan
Görünüşünü benimsedikten sonra,kaza yapan tır şöförlerine rastladım
Korkma,
zaten hepsi sağ!
Önsüzünde bağnaz düşünceler,
'ama' kamyon arkası daha eğlenceli.
Orda senin fotoğrafın varmıydı?
Kaybedilmiş insanların yakınları yok haber vermeye kalkma
bir ben!
bir sen!
en çoğundan bu kadar.
Definleri konusunda işkenceye baş vurma
en azınlığından bu kadar.
Anlam yoksa uydurursun,anlam yok
Belirsizliğin el verdiği kadar tutunuyoruz.
Hadi masal uydur,sesini severim bilirsin
Uyut yine beni
Uyumuş gibi de yaparım bilirsin
Olmazsa kağıt parçalarına davran,
gazeteye yeni bir ilan daha anarşist adam
Katıksız konsantreleri belirtin
yok olanlar tekin değil uçları kırılır son anda.
Yarıda kalan yarımlar her zaman elma olmasada
mazoşizm güzeldir,biliştir,geliştir,uyuştur.
Vitrin olmadığı kadar,zaman yok!
Meta yoksa veresiye,uçuşumuzu engelleme
Bırak çakılalım,zaptemek gereksiz karın kelebeklerini.

Mayıs 09, 2010

Görüşmeyiz

Kepenk kapatıyoruz,
habersiz misin darbe oldu?
Kolumuzdan gülüyoruz,
habersiz misin ağzımız kapandı?
Düş,siktir et hep beraber düşüyoruz,
habersiz misin uçurumları yıkamışlar,kayıyoruz (!)
Nidalar fışkırıyor
'Sen narsist adam!'
Alternatif aksiyon güncesi gibi
Belirsizlik kadar
Oluşsuz adam,bak!
Gelsede yanına gitmezler,düne bırak!
Nasıl olsa kırılmak,
artık hiç olmayacağını sandığındır.
Revizyon bize göre değil,
merci değilsin sen,meta olmadın.
Bugün erken yatalım?
Belki; sabunlar kirlenmeyi hedefler,
bitlenir ucube düşler.
Buna rağmen 'sen'
kaç 'ben' oyalarım
kimileri yakalar,
kovalar
hoşçakal,iyiysen hep öyle kal.

Mayıs 06, 2010

Ortaya Çıktı

Hak etmedim. Hak etmek için de çabalamadım. Böyley-dim. Adımı taşıyacak kadar ben değildim,aitsizdim. Buna rağmen herşey iyiydi,ucube düşlerden tut karman kaldırımlara.
Tam batış,
çıkış 'yok'
Batışı yakaladım benzinlikte.
Ne aydınlık ne karanlık,hafif esiyordu mavi
portakalın turuncu olduğu kadar.
Siyah mı?
'Anlatamam'
Boyalarım evde kalmış,
zaman yok hem.
Demir ardı duraklar,
aşılması zor bir yığın duvar var.
Saat 21i 61 geçmesi kadar imkanlı.
Her parça yalan,yüz ölçümleri kadar.
O kadar katilsin ki yeşilde geçtin
O kadar umarsızsın ki bozdurdun rikkatle bekleyen beni,
sanki yatırım yapacaktın yakın geçmişe itirazsız krizler 'için'.
Cinnet saati,buyur bakalım ajandanın beğendiğin tarihine.
Soğusada 28ler ben gene 2ye aşık 8i kovalayan hemlerden olacam!

Mayıs 05, 2010

başlık

külü düşürmek 'için' filtreye vurulan salt darbeler gibi
seni öldürmek 'için' yakmadım otobüse binerken attığım ateşi
seni götürmek 'için' yapışmadım paçana peşinden geldim
önümden yürümek 'için' arkanı kovaladı ayaklarım,yeşili sevdim
mumları yakmak 'için' koymadım şarapları,düşünememine oturttum başlığımı
sevgili matruşka,
8liden anlatmaya başla
üzül(me)mek
koymadın mı tabaklarına alengirli konserveleri?
senin geçişlerinse bugün benimdir
sarmak meşakatliyse öldür görevliyi.
gitmekse git,bulurum gövdeni.
kaybedilen gidişler,pil bitmesinden terk edişler
fişe tak!
bak gene radyo dinliyorum,nostaljileşmiş yeni yetmeler
ölünün yorganı sarılmaz döşşeğe,korkarım
yanılsamalar,fazla sürreal
algılar,kısıtlamalardan ibaret
kuramlar,yaşanmışlığın 'umrumda değil'
burdalar,ama olasıklıklar yerinde değil
telefon aç,yardımcılar değiştirmiş yalnızlıkları.
bak!
ıslak kalmış,geveze kandırmacalar
sana tesbih aldım rol yap diye,
her çekişte bir önlük daha
dökme,yıkanmış şimşekler
gelme,gidiyorsan hiç gelme
dur!
dinlersen eğer devir çakıl taşlarını,ez
gitme!
7-8 fark etmez ertesi hafta perşembe.
sen gelsen de cuma,pazara elleşme.
uzak ihtimal,bulanıyorum
kayıtlara taşınan arşiv ölümler
ölme!
küçükken sarışınsam
şimdi,
esmer olmam ne fark eder?
karşılıksız içişler kayık sallar çevirilen küreklere,
anlıyorum!
saklankaç değil oynadığımız,tdk'ya inat saklambaç!
yeşilçamlara inat ben klişe şarkıcı sen yanlış anlamaya kurulmuş esas oğlan.
farklılık!
asıl yaratılan kötü beyaz,ukte!
boğazımda birşey kalmış,su nerde?
farkındayım,şikayet değil nadir bulunurluk vurgusu
kimse nerede?
zaman bu
son miftahi,matruşkanın son bedeni
otur,geliştir hadi ama bitme!
ilkel sözler tutup,yalanlar atalım
ankesörleri çerçeveleyip bir kenara koyalım!
razıyım!
tam adını söyle öyle gitme!
gözlerin dublörsüz,siyah hep bulunur
çiçekler almışım kötü kokulu
ne gel ne git ama ortalığız matruşka!
düşün,biterse pilleri aterinin yelkovan takarız geçmeyen gündüzlere
uyu benimle!
beklentim yok bekleyişlerimden
sen kal ayaklarım uyuşsun
ben kızartırım mantı üstüne yağları
ve karartırım dünsüz geçenleri
bak kırmızılar soyulmuş,kabuklanmış teller
yosun tutmadan adının tersi,sahnelere döneceğim!
alkolik olsada meyhaneler
bırak!
transparan düşüncelerin hesaplaşmalarını,
bırak!
sanane
banane
salya tutmuş tabletler eriye eriye
sana diyorum satır satır paragraf başı ana dilde
gitme!
dur bir,yetişirsin son trene
vagonlar uzun garlar kadar
bak bu rüya hırslı
halüsilasyonlar bayılmış
lsd atmış baş dönmeleri
ceket çıkarır kafalari,bir buz daha at kısaslarına
ben yakalar teslim olurum!
yak!
göm beton taşlarına saatleri,ne önemi var?
sen kırıntıları süpürmezsen,kırılmanın ne önemi var?
gerçek yoksa,yalanların ne önemi var?
gidenler varsa,gelenlerin ne önemi?
sen yoksan,yarımların ne önemi var?
öz varsa,özdeşin ne önemi var?
paralimpik retorikler yoksa,metaforun ne önemi var?
var'ın oluşumu yoksa,yokluğun ne önemi var?
22 dakika varsa karanlığa,ne hacet var uyumaya
23 dakikanın ne önemi var?
aynaya bak! gözlerine batarsa yanılsamalar,yansımaların ne önemi var?

Mayıs 03, 2010

Barbur

'Seni'
Seniyle başlıyan cümlelerin alengiri sonsuzluğa uzanıyor. Sokak ağzından girip aynı kaldırımlara ayak bastığımız bir şehir düşünememek ve farlarını imkansızlığa yakan bir direniş odağıyım ben. Paralimpik duvarlara uzanan bir kısmı aydınlığa açılan betonlar. Ben hep sensizliğe ayak bastım,kirletme. Nasıl olsa ilanlar yapıştırmak gereksiz bulunamayan kaybolmamışların yakarışlarına. Anlatma,zaten dinlemiyorsun. Demirleri gördün mü delik delik,ellerim kanasada bastım ayaklarımı. Aç perdelerini artık,kaldırımlara kazınmış 'seni sevmiyorum'lar var yalandan. Kurusun diye astığın yalnızlıklardan göremiyorsun beyazları. Bak fayanslar kara,kanlanmış gözlerin,ellerin büyümüş bense hâlâ-yım. Burdan sola dön,sonra bak çıkmazmış bantlar.